BIST 100
11.060,39 0,81%
DOLAR
42,0765 0,04%
EURO
48,4849 0,01%
GRAM ALTIN
5.404,89 -0,31%
FAİZ
39,80 -0,52%
GÜMÜŞ GRAM
64,86 -0,61%
BITCOIN
106.651,00 -0,20%
GBP/TRY
55,3091 0,03%
EUR/USD
1,1520 0,00%
BRENT
64,89 0,19%
ÇEYREK ALTIN
8.836,99 -0,31%
İzmir Açık
İzmir hava durumu
13 °
  • ANASAYFA
  • ANASAYFA
  • Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz CNN TÜRK’te: Önceliğimiz enflasyonu düşürmek

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz CNN TÜRK’te: Önceliğimiz enflasyonu düşürmek

CNN Türk canlı yayınında soruları yanıtlayan Cevdet Yılmaz, ekonominin birinci maddesi enflasyona ilişkin, “Bir yandan sosyal dengeleri gözetmeniz, bir yandan büyümeniz gerekiyor. Dış politikada aktif bir dönem oraları yönetmeniz gerek. Enflasyonu kademeli bir şekilde aşağı çekiyoruz. 2024’te yüzde 44’e düştü, bu yıl yüzde 30 civarında bekliyoruz. Yarın rakamlar net bir şekilde açıklanacak” dedi.
“ENFLASYONDA 2027 HEDEFİ YENİDEN TEK HANE”
Cevdet Yılmaz açıklamasının devamında şunları kaydetti:
2026’nın hedefi yüzde 20’nin altı, 2027’de ise yeniden tek hanelere ulaşmak. Programımızın hedefi bu. Temel mallar da bu rakama geldik. Ama hizmetler biraz geriden geliyor. Kira başta olmak üzere, eğitim ve kira kalemlerinde biraz geriden geliyoruz.Bunu da bütüncül bir politika ile yapıyoruz. 3 sütunlu bir bütüncül politikamız var. Birincisi para politikası. Diğer taraftan maliye politikamız var. Oralarda da 90 milyar dolar deprem nedeniyle harcama yaptığımız halde mali disiplini koruyoruz.
Bu rakamlar en güçlü ekonomiyi dahi sarsacak rakamlar. Depremin mali etkisi sonraki yıllarda ortaya çıkıyor. Konutlar, yollar, okullar, alt yapı, hastaneler… hepsini yeniden inşa ediyoruz. Bu sene 2025’in bütçesinde harcamalarımızda sapma söz konusu değil. Programımızın üçüncü ayağı yapısal dönüşümler. Arz yönlü politikalar da çok önemli. Burada gıda ve konut kalemleri çok önemli. Enflasyonda kararlıyız. Sonuç olarak bir süreç başlamış durumda. Eylül ayında beklentinin biraz üzerinde geldi. Ama bu bir aylık durum.
“DÜNYA ESKİ DÜNYA DEĞİL”
Büyük resmi görmek lazım. Enflasyon aşağı doğru iniyor. Vatandaşlarımız bu düşüşü belirli gruplarda görüyor. Gıda da kuraklık ve don nedeniyle etkiyi göremiyoruz. Burada birde fırsatçılık var. Enflasyon aşağı doğru inmeye devam edecek. Vatandaşımız hizmet sektörü dahil her alanda bunu görecek.
Ekonomiyi konuşurken biraz dünyaya da bakmak gerekir. Dünya çok zor bir durumdan geçiyor. Ciddi tarife tartışmaları yaşanıyor. Dünya ekonomisi belirsiz bir durumda. Birde birçok bölge çatışma bölgesi. İsrail-İran, Rusya-Ukrayna savaşları gibi. Pandemiden bugüne dünya ekonomisi sadece yüzde 15 büyüdü. Türkiye ekonomisi ise yüzde 30 büyüdü. Tüm bu süreçlerde cumhurbaşkanımızın dirayetiyle ve üretim gücünü koruyan Türkiye var. Bunun avantajını korumuş olduk.
Dünya eski dünya değil. Çok farklı bir konjönktür var. Gerçekçi olmazsak bir noktaya varamayız. Türkiye siyasi istikrarı ve öngörülebilir politikaları ile pozitif bir ayrışma gösteriyor. Emeğin milli gelirden aldığı pay çok önemli. Bu pay geçen yıl yüzde 39 oldu. 2025’in ilk yarısında yüzde 35,9. Emeğin, milli gelirden aldığı pay olarak bu rakam tarihimizin en yüksek noktasında.Aynı zamanda istihdamı da koruyoruz. Enflasyonu tam olarak düşüremediğiniz süreçte farklı bir algı oluşuyor. Bu nedenle temel hedefimiz enflasyonu düşürmek.Biz kalkınma perspektifi ile hareket ediyoruz. Eğitim, sağlık sistemi, şehirleşme.. hepsini bir bütün olarak algılıyoruz. Reel ekonomide gayet iyi gidiyoruz.
“TÜRKİYE İLK DEFA YÜKSEK GELİRLİ ÜLKELER LİGİNE GİRECEK”
Dünya Bankasının bir sınıflandırması var. 4 kategoriye ayırıyorlar ülkeleri. İlk defa 2025 yılında Türkiye yüksek gelirli ülkeler ligine girecek. AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye alt gelirli ülkeler ligindeydi. Bu sadece rakamsal bir değişim değil. Bu politikalar günübirlik yaklaşımlarla ulaşılabilecek hedefler değil.
AB’de kişi başına gelir 100 ise bu rakam geçmişte 30’du. Bugün 70 oldu. Avrupa ortalamasının yüzde 100’ünü yakalayamadık. Ama bir hamle ile işte o yüzde 100’e ulaşmak gerekiyor. Bunu başaracağız. 22 yıllık bir deneyimimiz ve güçlü bir liderimiz var. Dünyada liderler her zaman önemlidir. Ama fırtınalı zamanlarda liderlik bir kat daha önemlidir. Bu dönemde liderlik problemi olmayan bir ülke olarak bu hedeflere ulaşacağımızı düşünüyorum.
Burada kritik konu büyümenin kompozisyonu. Büyümeyi tüketim üzerinden de yapabilirsiniz, yatırım üzerinden de yapabilirsiniz. Biz ikincisini tercih ediyoruz. Bu aynı zamanda dezenflasyonist bir büyüme. Verimliliği artıran bir ekonomik politika izliyoruz. İstihdamı da ihmal etmiyoruz. İstihdam aynı zamanda sosyal adalet ile ilgili bir durum. İstihdamın için kadın ve genç istihdamı çok önemli. AK Parti döneminde kadın istihdamında ciddi bir artış oldu. Ama istenen durumda değil. Daha alacağımız yol var.
TARIMA AYRILAN BÜTÇE 888 MİLYAR
Tarım stratejik bir sektör. Tarım önemli ve destekliyoruz. Gelecek yıl bütçemizden 888 milyar ayırdık. İlave kaynak da olacak. Önümüzdeki dönemde desteklerimiz devam edecek. Gelecek yılda doğrudan desteklerimiz ve sulama desteklerimiz devam edecek. Sübvansiyonlu kredilerimiz var. Çiftçilerimizin faizinin yüzde 70’ini devlet olarak biz ödüyoruz. Bu sene don ve kuraklık yaşadık. İklim değişikliği nedeniyle daha uzun vadeli çalışmalarımız var. Gıda Komitemiz var. Gıdadaki soğuk zincirin korunması gibi hususlar orada değerlendiriliyor. Özellikle tarladan marketlere kadar gelen süreçte kayıp kaçaklar yaşanıyor. Bunun önünde geçmek için çalışmalar yapılıyor.
“MAHALLİ İDARELERİN YATIRIMA KAYNAK AYIRMASI GEREKİYOR”
Su hayati bir şey. İklim değişikliği ile birlikte daha kritik bir hale geldi. Tüketim artıyor. Bu arada su tüketiminin yüzde 80’i tarım sektöründe. Bir taraftan da suya göre destekleme modeli. Su havzanızdaki suya göre tarımsal üretim çok önemli. DSİ baraj yapıyor. DSİ, şehre götürüyor. Ama şehirlerde muazzam bir kayıp kaçak var. Şehir içi şebekelerin bakım ve onarımı bu anlamda çok önemli. Her ilimizde ölçülmesi gereken bir durum. Kaç birim su geldi kaç birimi hane halkına ulaştı? Bu anlamda mahalli idarelere çok önemli görevler düşüyor.
Mahalli idarelerin bu anlamdaki yatırımlarında ciddi bir düşüş var. Mahalli idarelere bütçeden yüzde 8.8 kaynak veriyoruz. Ayrıca kendileri de öz kaynak üretebilirler. Burada nitelik çok önemli. Parayı iyi yönetmezseniz buna sermayeden yemek denir. O da bir yere kadar gider. Ankara’da bunu yaşadık. Belediye başkanı ‘bakım yapılmadığı için borular çatladı’ dedi. Mahalli idarelerin yatırıma kaynak ayırması gerekiyor.Parti farkı gözetmeksizin tüm belediyeler için önemli bir konu.
Özellikle kıyı bölgelerimizde deniz suyu arıtma konusunun daha fazla üzerinde durmamız gerekiyor. En kritik konularımızdan biri su meselesi. Su meselesinde çok daha stratejik bir noktada ilerlememiz lazım.
MUHALEFETİN ALTIN HESABI
Altın son dönemlerde tüm dünyada çok arttı. Merkez Bankaları altını daha fazla rezerv olarak tutmaya başladı. Satın alma gücünü altın üzerinden ölçmek abesle iştigal. Bakın size bazı rakamlar söyleyeyim. Altın cinsinden asgari ücretle düşüş; ABD’de yüzde 87, Fransa’da yüzde 83, İspanyada yüzde 80, Türkiye’de yüzde 61…
Bunun üzerinden ölçmenin hiçbir ekonomik rasyonalitesi yok. Bunun üzerinden şov yapıyorlar. 20 sene önce ne kadar motorin alıyordunuz, ya da kaç kilo pirinç alıyorsunuz? Bu şekilde ölçebilirsiniz. Yumurtasından ekmeğine kadar pek çok kalemde satın alma gücünde artıdayız. Altın üzerinden ölçüm yapmak tam bir popülizm.
“DÜNYANIN EN AZ BORÇLU ÜLKELERİNDEN BİRİYİZ”
Şu anda dünyanın en az borçlu ülkelerinden biri Türkiye. Kamu borcumuz da hane halklarının da şirketlerin de borç oranı ülkemizde daha düşük.Türkiye’de kişi başı borç stoku: Türkiye’de 3753 dolara, İngiltere’de 5 bin 200 dolar ABD’de 105 bin dolar. Şimdi her doğan çocuk 105 bin dolar borçla doğuyor mu diyeceğiz? Borcun milli gelire oranı en düşük ülkelerinden biriyiz.
KAMUDA TASARRUF UYGULAMASI
Örneğin personel harcamalarından tasarruf edemezsiniz. Esnek olabileceğiniz kalemler var olamayacağınız kalemler var. Bana göre en büyük tasarruf kaynağı verimli kullanmaktır. İlk defa izleme sistemi kurduk. Harcamalardaki tasarruflara ilişkin yapılan denetimlerde, son 10 yılda bütçeye oranla, tasarrufa konu hususlarda ciddi bir düşüş sağlamışız. Bundan sonra da dikkatle takip etmeye devam edeceğiz. Tasarruf toplum olarak dikkat etmemiz gereken bir şey.
SAVUNMA SANAYİ HAMLELERİ
Güç mücadelelerin ön plana çıktığı bir dönemdeyiz. Güvenlikle ilgili politikalardan vazgeçemeyiz. Cumhurbaşkanımız 22 yıldır savunma sanayinde güçlü bir politika koydu ortaya. Bugün Türkiye belli bir noktaya geldiği. Savunma sanayisi olmayan bir ülkenin bağımsız bir dış politikası olmaz. Savunma sanayi daha sofistike bir üretim demek. Geçmişte para verip alamadığımız ürünleri bugün başkalarına satıyoruz. Hem güvenlik hem bağımsız dış politika hem refah açısından savunma sanayi olmazsa olmaz.
“KAMU ÖZEL İŞ BİRLİĞİNİ KÖTÜ BİR ŞEYMİŞ GİBİ BİR ALGI OLUŞTURULUYOR”
Büyük resme bakınca şunu görüyorum: Keşke daha köprü, yol, havalimanı, hastane yapsaymışız. Bugün bu maliyetlerle yapmak çok daha zor. Muhalefet, işin sadece mali etkisine bakıyorlar. Bu projelere bakarken ekonomik ve sosyal etkilere de bakmanız lazım. Eğer bu projeleri yapmazsanız yüksek refah seviyesini yakalamak mümkün olmayacaktı. Pandemide hastanelerimiz yetersiz olsaydı nasıl bir bedel öderdi bu toplum. Biz kalkınmakta olan bir ülkeyiz, sadece bütçedeki para ile ‘ne yaparsak yapalım’ diyemeyiz. Muhalefet kamu özel iş birliğini kötü bir şeymiş gibi bir algı oluşturmak istiyor. Ben buna katılmıyorum.
“DÜNYANIN EN BÜYÜK ŞANTİYESİ DEPREM BÖLGEMİZDE”
Yeni bir teşvik sistemine geçtik. İl bazında sektörel teşvikler yapıyoruz. Bölgesel ve yerel kalkınmaya dönük destekler. Deprem bölgesinde ise 90 milyar dolar para harcadık. Harcamaya da devam ediyoruz. Dünyanın en büyük şantiyesi bizim deprem bölgemizde. Bunun faydası şu: Geçici olarak bütçemizi yoruyor ama şehirlerimizi geleceğe çok daha dirençli bir şekilde hazırlıyoruz. Bunu kentsel dönüşüm ve sosyal konutla tüm Türkiye’ye yaygınlaştırmak istiyoruz.
FAİZ POLİTİKASI
Faizlerin düşmesi ekonomimiz için son derece önemli. Faiz indirim döngüsüne girmiş durumdayız. Enflasyonun ana eğilimine bakarak merkez bankamız kararlarını alıyor. Bir sene sonra bu konular çok daha az gündemimizi işgal edecek. Genel makro düzeydeki politika çerçevesini bozmadan reel sektöre KOBİ’lere destek olmaya devam ediyoruz. İhracatçımıza kredi veriyoruz, KOBİ’lerimize kredilerimiz var. Selective (Seçici) bazda reel politikalarla yanlarında olmaya devam edeceğiz. KKM’yi ağağı yukarı tasfiye ettik. Finansal piyasaları sarsmadan KKM’yi tamamladık Faydası olan bir enstrümandı. Reel sektörü rahatlatıcı adımları atmaya devam ediyoruz. İstihdamı koruyan KOBİ’lere kredi çıkardık geçen yıl. Bunu devam ettireceğiz. Doğrudan sahadaki iş dünyası ile temas halindeyiz. Özellikle emek yoğun sektörlerde problemler var. Bunlara yönelik tedbirleri hayata geçirdik, geçirmeye de devam edeceğiz.
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
Kendi partimizin yeni anayasa konusundaki perspektifini şekillendiriyoruz. Çünkü biz şuna inanıyoruz: Her parti bu çalışmayı yaparsa ve TBMM çatısı altına getirirlerse Türkiye için hayırlı bir iş yapmış oluruz. Darbe anayasasından kurtulmuş değiliz. Bu bir ayıp. Sivil bir anayasayı hak ediyoruz.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz CNN TÜRK'te: Önceliğimiz enflasyonu düşürmek

CNN Türk canlı yayınında soruları yanıtlayan Cevdet Yılmaz, ekonominin birinci maddesi enflasyona ilişkin, "Bir yandan sosyal dengeleri gözetmeniz, bir yandan büyümeniz gerekiyor. Dış politikada aktif bir dönem oraları yönetmeniz gerek. Enflasyonu kademeli bir şekilde aşağı çekiyoruz. 2024'te yüzde 44'e düştü, bu yıl yüzde 30 civarında bekliyoruz. Yarın rakamlar net bir şekilde açıklanacak" dedi.

"ENFLASYONDA 2027 HEDEFİ YENİDEN TEK HANE"

Cevdet Yılmaz açıklamasının devamında şunları kaydetti:

2026'nın hedefi yüzde 20'nin altı, 2027'de ise yeniden tek hanelere ulaşmak. Programımızın hedefi bu. Temel mallar da bu rakama geldik. Ama hizmetler biraz geriden geliyor. Kira başta olmak üzere, eğitim ve kira kalemlerinde biraz geriden geliyoruz.Bunu da bütüncül bir politika ile yapıyoruz. 3 sütunlu bir bütüncül politikamız var. Birincisi para politikası. Diğer taraftan maliye politikamız var. Oralarda da 90 milyar dolar deprem nedeniyle harcama yaptığımız halde mali disiplini koruyoruz.

Bu rakamlar en güçlü ekonomiyi dahi sarsacak rakamlar. Depremin mali etkisi sonraki yıllarda ortaya çıkıyor. Konutlar, yollar, okullar, alt yapı, hastaneler... hepsini yeniden inşa ediyoruz. Bu sene 2025'in bütçesinde harcamalarımızda sapma söz konusu değil. Programımızın üçüncü ayağı yapısal dönüşümler. Arz yönlü politikalar da çok önemli. Burada gıda ve konut kalemleri çok önemli. Enflasyonda kararlıyız. Sonuç olarak bir süreç başlamış durumda. Eylül ayında beklentinin biraz üzerinde geldi. Ama bu bir aylık durum.

"DÜNYA ESKİ DÜNYA DEĞİL"

Büyük resmi görmek lazım. Enflasyon aşağı doğru iniyor. Vatandaşlarımız bu düşüşü belirli gruplarda görüyor. Gıda da kuraklık ve don nedeniyle etkiyi göremiyoruz. Burada birde fırsatçılık var. Enflasyon aşağı doğru inmeye devam edecek. Vatandaşımız hizmet sektörü dahil her alanda bunu görecek.

Ekonomiyi konuşurken biraz dünyaya da bakmak gerekir. Dünya çok zor bir durumdan geçiyor. Ciddi tarife tartışmaları yaşanıyor. Dünya ekonomisi belirsiz bir durumda. Birde birçok bölge çatışma bölgesi. İsrail-İran, Rusya-Ukrayna savaşları gibi. Pandemiden bugüne dünya ekonomisi sadece yüzde 15 büyüdü. Türkiye ekonomisi ise yüzde 30 büyüdü. Tüm bu süreçlerde cumhurbaşkanımızın dirayetiyle ve üretim gücünü koruyan Türkiye var. Bunun avantajını korumuş olduk.

Dünya eski dünya değil. Çok farklı bir konjönktür var. Gerçekçi olmazsak bir noktaya varamayız. Türkiye siyasi istikrarı ve öngörülebilir politikaları ile pozitif bir ayrışma gösteriyor. Emeğin milli gelirden aldığı pay çok önemli. Bu pay geçen yıl yüzde 39 oldu. 2025'in ilk yarısında yüzde 35,9. Emeğin, milli gelirden aldığı pay olarak bu rakam tarihimizin en yüksek noktasında.Aynı zamanda istihdamı da koruyoruz. Enflasyonu tam olarak düşüremediğiniz süreçte farklı bir algı oluşuyor. Bu nedenle temel hedefimiz enflasyonu düşürmek.Biz kalkınma perspektifi ile hareket ediyoruz. Eğitim, sağlık sistemi, şehirleşme.. hepsini bir bütün olarak algılıyoruz. Reel ekonomide gayet iyi gidiyoruz.

"TÜRKİYE İLK DEFA YÜKSEK GELİRLİ ÜLKELER LİGİNE GİRECEK"

Dünya Bankasının bir sınıflandırması var. 4 kategoriye ayırıyorlar ülkeleri. İlk defa 2025 yılında Türkiye yüksek gelirli ülkeler ligine girecek. AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye alt gelirli ülkeler ligindeydi. Bu sadece rakamsal bir değişim değil. Bu politikalar günübirlik yaklaşımlarla ulaşılabilecek hedefler değil.

AB'de kişi başına gelir 100 ise bu rakam geçmişte 30'du. Bugün 70 oldu. Avrupa ortalamasının yüzde 100'ünü yakalayamadık. Ama bir hamle ile işte o yüzde 100'e ulaşmak gerekiyor. Bunu başaracağız. 22 yıllık bir deneyimimiz ve güçlü bir liderimiz var. Dünyada liderler her zaman önemlidir. Ama fırtınalı zamanlarda liderlik bir kat daha önemlidir. Bu dönemde liderlik problemi olmayan bir ülke olarak bu hedeflere ulaşacağımızı düşünüyorum.

Burada kritik konu büyümenin kompozisyonu. Büyümeyi tüketim üzerinden de yapabilirsiniz, yatırım üzerinden de yapabilirsiniz. Biz ikincisini tercih ediyoruz. Bu aynı zamanda dezenflasyonist bir büyüme. Verimliliği artıran bir ekonomik politika izliyoruz. İstihdamı da ihmal etmiyoruz. İstihdam aynı zamanda sosyal adalet ile ilgili bir durum. İstihdamın için kadın ve genç istihdamı çok önemli. AK Parti döneminde kadın istihdamında ciddi bir artış oldu. Ama istenen durumda değil. Daha alacağımız yol var.

TARIMA AYRILAN BÜTÇE 888 MİLYAR

Tarım stratejik bir sektör. Tarım önemli ve destekliyoruz. Gelecek yıl bütçemizden 888 milyar ayırdık. İlave kaynak da olacak. Önümüzdeki dönemde desteklerimiz devam edecek. Gelecek yılda doğrudan desteklerimiz ve sulama desteklerimiz devam edecek. Sübvansiyonlu kredilerimiz var. Çiftçilerimizin faizinin yüzde 70'ini devlet olarak biz ödüyoruz. Bu sene don ve kuraklık yaşadık. İklim değişikliği nedeniyle daha uzun vadeli çalışmalarımız var. Gıda Komitemiz var. Gıdadaki soğuk zincirin korunması gibi hususlar orada değerlendiriliyor. Özellikle tarladan marketlere kadar gelen süreçte kayıp kaçaklar yaşanıyor. Bunun önünde geçmek için çalışmalar yapılıyor.

"MAHALLİ İDARELERİN YATIRIMA KAYNAK AYIRMASI GEREKİYOR"

Su hayati bir şey. İklim değişikliği ile birlikte daha kritik bir hale geldi. Tüketim artıyor. Bu arada su tüketiminin yüzde 80'i tarım sektöründe. Bir taraftan da suya göre destekleme modeli. Su havzanızdaki suya göre tarımsal üretim çok önemli. DSİ baraj yapıyor. DSİ, şehre götürüyor. Ama şehirlerde muazzam bir kayıp kaçak var. Şehir içi şebekelerin bakım ve onarımı bu anlamda çok önemli. Her ilimizde ölçülmesi gereken bir durum. Kaç birim su geldi kaç birimi hane halkına ulaştı? Bu anlamda mahalli idarelere çok önemli görevler düşüyor.

Mahalli idarelerin bu anlamdaki yatırımlarında ciddi bir düşüş var. Mahalli idarelere bütçeden yüzde 8.8 kaynak veriyoruz. Ayrıca kendileri de öz kaynak üretebilirler. Burada nitelik çok önemli. Parayı iyi yönetmezseniz buna sermayeden yemek denir. O da bir yere kadar gider. Ankara'da bunu yaşadık. Belediye başkanı 'bakım yapılmadığı için borular çatladı' dedi. Mahalli idarelerin yatırıma kaynak ayırması gerekiyor.Parti farkı gözetmeksizin tüm belediyeler için önemli bir konu.

Özellikle kıyı bölgelerimizde deniz suyu arıtma konusunun daha fazla üzerinde durmamız gerekiyor. En kritik konularımızdan biri su meselesi. Su meselesinde çok daha stratejik bir noktada ilerlememiz lazım.

MUHALEFETİN ALTIN HESABI

Altın son dönemlerde tüm dünyada çok arttı. Merkez Bankaları altını daha fazla rezerv olarak tutmaya başladı. Satın alma gücünü altın üzerinden ölçmek abesle iştigal. Bakın size bazı rakamlar söyleyeyim. Altın cinsinden asgari ücretle düşüş; ABD'de yüzde 87, Fransa'da yüzde 83, İspanyada yüzde 80, Türkiye'de yüzde 61...

Bunun üzerinden ölçmenin hiçbir ekonomik rasyonalitesi yok. Bunun üzerinden şov yapıyorlar. 20 sene önce ne kadar motorin alıyordunuz, ya da kaç kilo pirinç alıyorsunuz? Bu şekilde ölçebilirsiniz. Yumurtasından ekmeğine kadar pek çok kalemde satın alma gücünde artıdayız. Altın üzerinden ölçüm yapmak tam bir popülizm.

"DÜNYANIN EN AZ BORÇLU ÜLKELERİNDEN BİRİYİZ"

Şu anda dünyanın en az borçlu ülkelerinden biri Türkiye. Kamu borcumuz da hane halklarının da şirketlerin de borç oranı ülkemizde daha düşük.Türkiye'de kişi başı borç stoku: Türkiye'de 3753 dolara, İngiltere'de 5 bin 200 dolar ABD'de 105 bin dolar. Şimdi her doğan çocuk 105 bin dolar borçla doğuyor mu diyeceğiz? Borcun milli gelire oranı en düşük ülkelerinden biriyiz.

KAMUDA TASARRUF UYGULAMASI

Örneğin personel harcamalarından tasarruf edemezsiniz. Esnek olabileceğiniz kalemler var olamayacağınız kalemler var. Bana göre en büyük tasarruf kaynağı verimli kullanmaktır. İlk defa izleme sistemi kurduk. Harcamalardaki tasarruflara ilişkin yapılan denetimlerde, son 10 yılda bütçeye oranla, tasarrufa konu hususlarda ciddi bir düşüş sağlamışız. Bundan sonra da dikkatle takip etmeye devam edeceğiz. Tasarruf toplum olarak dikkat etmemiz gereken bir şey.

SAVUNMA SANAYİ HAMLELERİ

Güç mücadelelerin ön plana çıktığı bir dönemdeyiz. Güvenlikle ilgili politikalardan vazgeçemeyiz. Cumhurbaşkanımız 22 yıldır savunma sanayinde güçlü bir politika koydu ortaya. Bugün Türkiye belli bir noktaya geldiği. Savunma sanayisi olmayan bir ülkenin bağımsız bir dış politikası olmaz. Savunma sanayi daha sofistike bir üretim demek. Geçmişte para verip alamadığımız ürünleri bugün başkalarına satıyoruz. Hem güvenlik hem bağımsız dış politika hem refah açısından savunma sanayi olmazsa olmaz.

"KAMU ÖZEL İŞ BİRLİĞİNİ KÖTÜ BİR ŞEYMİŞ GİBİ BİR ALGI OLUŞTURULUYOR"

Büyük resme bakınca şunu görüyorum: Keşke daha köprü, yol, havalimanı, hastane yapsaymışız. Bugün bu maliyetlerle yapmak çok daha zor. Muhalefet, işin sadece mali etkisine bakıyorlar. Bu projelere bakarken ekonomik ve sosyal etkilere de bakmanız lazım. Eğer bu projeleri yapmazsanız yüksek refah seviyesini yakalamak mümkün olmayacaktı. Pandemide hastanelerimiz yetersiz olsaydı nasıl bir bedel öderdi bu toplum. Biz kalkınmakta olan bir ülkeyiz, sadece bütçedeki para ile 'ne yaparsak yapalım' diyemeyiz. Muhalefet kamu özel iş birliğini kötü bir şeymiş gibi bir algı oluşturmak istiyor. Ben buna katılmıyorum.

"DÜNYANIN EN BÜYÜK ŞANTİYESİ DEPREM BÖLGEMİZDE"

Yeni bir teşvik sistemine geçtik. İl bazında sektörel teşvikler yapıyoruz. Bölgesel ve yerel kalkınmaya dönük destekler. Deprem bölgesinde ise 90 milyar dolar para harcadık. Harcamaya da devam ediyoruz. Dünyanın en büyük şantiyesi bizim deprem bölgemizde. Bunun faydası şu: Geçici olarak bütçemizi yoruyor ama şehirlerimizi geleceğe çok daha dirençli bir şekilde hazırlıyoruz. Bunu kentsel dönüşüm ve sosyal konutla tüm Türkiye'ye yaygınlaştırmak istiyoruz.

FAİZ POLİTİKASI

Faizlerin düşmesi ekonomimiz için son derece önemli. Faiz indirim döngüsüne girmiş durumdayız. Enflasyonun ana eğilimine bakarak merkez bankamız kararlarını alıyor. Bir sene sonra bu konular çok daha az gündemimizi işgal edecek. Genel makro düzeydeki politika çerçevesini bozmadan reel sektöre KOBİ'lere destek olmaya devam ediyoruz. İhracatçımıza kredi veriyoruz, KOBİ'lerimize kredilerimiz var. Selective (Seçici) bazda reel politikalarla yanlarında olmaya devam edeceğiz. KKM'yi ağağı yukarı tasfiye ettik. Finansal piyasaları sarsmadan KKM'yi tamamladık Faydası olan bir enstrümandı. Reel sektörü rahatlatıcı adımları atmaya devam ediyoruz. İstihdamı koruyan KOBİ'lere kredi çıkardık geçen yıl. Bunu devam ettireceğiz. Doğrudan sahadaki iş dünyası ile temas halindeyiz. Özellikle emek yoğun sektörlerde problemler var. Bunlara yönelik tedbirleri hayata geçirdik, geçirmeye de devam edeceğiz.

YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI

Kendi partimizin yeni anayasa konusundaki perspektifini şekillendiriyoruz. Çünkü biz şuna inanıyoruz: Her parti bu çalışmayı yaparsa ve TBMM çatısı altına getirirlerse Türkiye için hayırlı bir iş yapmış oluruz. Darbe anayasasından kurtulmuş değiliz. Bu bir ayıp. Sivil bir anayasayı hak ediyoruz.

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?