
Turkler Orta Asya'nın uçsuz bucaksız bozkirlarında yer ve gök arasında at koşturuyordu. O sırada Tanrıyı gördü. Tanrı bu kullarından gayet memnundu ve onlarla övünuyordu onları kutsadı.
Sonra Türkler tembelleşti verimli arazisini kat karşılığını muteahhitlere verdi
Bununla da kalmadılar miras yoluyla araziler bölünüp küçüldü.
Toprak olmayinca atını satti at da şehirde kumar aracı ve sucuk oldu..
Sıra danasını, koyununu, keçisini satıp soluğu şehirlerde apartman kapıcılığında buldu. Ailecek bodrumun havasız, küf kokulu loş katında çocuklar sanayiye çırak olarak gidiyor üstüne üstlük mesleği tam öğrensin diye arada "pat küt!"dayak yiyordu muhtesem Bozkırın çocuğu.
Artik bozkirın çocuklari at üstünde değil sectiği yanlışın sonucunda sabahın ayazında işe gidiyor, saatlerce başkalarını zengin etmek için caba gösteriyordu.
Manda yogurdunu ve kestane balını unutmuş, sabahları kahvaltıda tereyağı, organik yumurtayı görmüyorlardı ailece.
Sebzeyi ve meyveyi kendi bahçesinde değil de ya AVM zincirinde, ya pazarda ya da manavda görüp satın alıyordu.
Tabii parası varsa.
Insan düsmeye görsün ya da eşek olmaya görsün bir tekme vuran da semer vuran da çok olur.


