

Tahsin TUNA
Editöe:Polatmedya– Haziran ayı gelip çattığında Bergama’da sadece mevsim değişmez; bir kentin belleği, geleneği ve kültürel hafızası da canlanır. Evet, kermes zamanı gelir çatar. Nice yıllardır bu şehre emek vermiş bir gazeteci olarak ben, kermesi hiçbir zaman sıradan bir vatandaş gibi yaşayamadım. Çünkü meslek refleksiyle, bu festivalin her anını belgelemek, duyurmak ve kamuoyuna aktarmak adeta içselleştirdiğim bir görev haline geldi.
Her şey hazırlık haberleriyle başlar: “Kermes hazırlıkları başladı”, “Program netleşti”, “Yarın başlıyor” ve ardından “Kermes coşkuyla açıldı”… Yedi gün boyunca neredeyse nefes almadan çalışır, gündüz etkinlikleri takip eder, fotoğraflar çeker, akşam konserlerini not eder ve gece yarısı haberi kaleme alırdım. Daktiloyla ya da elde yazdığım haberleri, ilk otobüsle İzmir’e ulaştırır, muhabiri olduğum gazete ya da ajansa zamanında yetişmesi için adeta zamanla yarışırdım.

Bu süreçte yaşanan zorlukları bir ben bilirim, bir de benim gibi “kilit adam” olarak görev yapan meslektaşlarım… Gün boyu koşturduktan sonra konser alanında ayakta kalmak, sabaha kadar haberle boğuşmak, eve varamamak… Üstelik kermesi düzenleyenler ne bir bardak su teklif eder ne de “nasılsın?” diye sorar. Yerel aylık yayın çıkaranlar gibi belli bir takvimle çalışanlar için bu durum belki bir sorun değildir. Ama bizim gibi sürekli haber akışı sağlayan muhabirler için bu, tam anlamıyla bir mesleki maratondur.
Neden mi bu kadar uğraşıyorum? Çünkü Bergama’yı seviyorum. Çünkü bu kentte doğan her haberde, her etkinlikte bir değer taşıyorum. Çünkü haber gelmezse, merkezdeki istihbarat şefi telefonu eline alıp seni arar ve “haber nerede?” diye sorar. Sıcak mı, aç mısın, yorgun musun; bilmez, bilse de umursamaz.
Bugün hâlâ hiçbir maddi karşılık beklemeden aynı heyecanla koşturuyorsam, bilin ki bu kent sevgisindendir. Yeri geliyor üç dört haber sitesine, birkaç yerel gazeteye aynı anda haber servis ediyor; bir anlamda tek kişilik bir ajans gibi çalışıyorum. 89. Uluslararası Bergama Kermesi’ni de yine inatla, sevdayla ve meslek aşkıyla duyurmaya çalıştım.



Ama ne yazık ki her yere yetişilemiyor. Dünkü “Bergama Tarihi ve Kazıları” panelini kaçırdım. Sebep mi? Aniden giden elektrik. Tedaş’ı aradım, meğer genel arıza varmış. O arada zaman geçti, etkinliği kaçırdım. İçim yandı. İşte bu yüzden kalemi elime alıp bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum.
Kermes, Bergama’nındır. Bergamalıların sahip çıkması gereken bir değer. Peki öyleyse, neden yaşanan etkinlikler yeterince kamuoyuna yansıtılmıyor? Paneller sosyal medyada oldu-bittiyle geçiştiriliyor. Oysa bu organizasyonların hükümet nezdinde ve kamuoyunda karşılık bulabilmesi için güçlü bir iletişim ağına ihtiyaç var. Aksi halde yapılanlar sadece sahnede yaşanır, tarihe geçmez.
Ve son bir söz:
Gazetecisine değer vermeyen bir kent, sesini duyuramaz. O zaman da ne yazık ki kendi çalar, kendi oynar.