

Tahsin TUNA
Bir zamanlar Bergama’nın içme suyu, berraklığı ve doğallığıyla herkesin övgüsünü kazanmıştı. Özellikle Kozak Yaylası’ndan gelen kaynak suyu, soğuk ve tertemiz oluşuyla büyük bir gurur kaynağıydı. Antik kent Bergama’nın her sokağında doğal kaynak sularına rastlamak mümkündü. Ancak bugün ne bu doğal kaynaklar kaldı ne de eski çeşmeler ve sebiller… Hatta tarihi çeşmelerin muslukları ve üzerlerindeki yazıtlar dahi yok oldu.
Günümüzde artan nüfusla birlikte içme suyu ihtiyacı da büyük oranda arttı. Doğal kaynaklar yetersiz hale gelince, Bakırçay Ovası’nda açılan 7-8 derin su kuyusundan elde edilen su, önce şehir şebekesine, ardından da su depoları aracılığıyla halka dağıtılmaya başlandı.
Bergama halkı, içme suyunun kalitesiyle ilgili önemli sorular sormaktadır:
Bergama’nın içme suyu ne kadar sağlıklı?
Neden elektrik faturalarının iki katı kadar yüksek su faturaları ödemek zorundayız?
İlçede dağıtılan içme suyu aşırı kireçli olup, pek çok kişi şişelenmiş su tüketmek zorunda kalıyor. Nüfusun yaklaşık %25’i ise Kozak ve Çakırlar Yaylaları’ndaki doğal kaynaklardan su taşımaktadır. Ancak kalan en az ℅ 50’si ise asbestli borularla dağıtımı yapılan ve kireç oranı oldukça yüksek olan bu suyu tüketmek zorunda kalıyor.
İçme suyu depolarına düzenli bakım yapılıyor mu? Depolar ne sıklıkla temizleniyor?
İçme suyuna ne kadar klor ekleniyor ve bu klor doğru şekilde mi uygulanıyor? Çünkü aşırı klor kullanımı da insan sağlığına zarar verebilir.
Bergama halkı, içme suyu kalitesiyle ilgili endişelerini gidermek adına İZSU’dan resmi, belgeli ve inandırıcı bir sağlık raporu talep etmektedir. Yetkililerden beklentimiz, bu raporun kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılmasıdır. Halk sağlığı her şeyden önce gelir ve temiz içme suyu her vatandaşın hakkıdır!