

Harman Yerinde Geçen Günler
Tahsin TUNA / Bergama
Her Köyün tam ortasında, genişçe bir harman yerleri olurdu. Bahar ayları geride kalmış, yazın sıcağıyla sararmış tarlalar daki ekinler biçilmiş olurdu. Ve sonra sıra, toprağın bereketini harmanda tahıla dönüştürmeye gelmiş olurdu.
Hasat zamanı geldiğinde herkes tarlada biçtiği ekini ni harman yerine kanı arabalarıyla çekerdi. Hummalı bir çalışmaya girişirdi köylüler. Çiftçiler, öküzlerini veya atlarını harman dövmek için hazırlar dı. Sabahın erken saatlerinden, gün batımına kadar hayvanlar saman üzerinde döner durur, dövenin altında kalan başaklar ezilir ve buğday samanından ayrılırdı. Günlerce süren bu uğraş, köylüler için hem zorlu hem de tatlı bir telaşın habercisiydi.
Sadece buğday değildi elbet ekilip biçilen. Arpa, Çavdar, Nohut, Bakla, Mercimek köylünün kışlık yiyeceği temel gıdalar dı. Zamanın harmanı dama hayvanlara kışlık yem, ürünün taneleri de çuvallarda un olurdu. Şimdi bunlardan geriye ne kaldı dersiniz. Tohumu değiştirilmiş bir tek buğday. Onuda çoğu ekmez oldu.
Çalışma sadece gündüz sürmezdi. Geceleri, domuzların ekine zarar vermemesi için bazı köylüler nöbet tutardı. Gecenin serinliğinde, ay ışığının altında uyuklayanların kimi yıldızları sayar, kimi ise ateş başında eski hikâyeler anlatırdı. Kah çakalların uluması, kah uzaklardan gelen köpek havlamaları arasında, harman yeri adeta yaşayan bir köy meydanına dönüşürdü.
Büyükler, harman yerinin sabrın ve emeğin mekânı olduğunu söylerdi. Kimi zaman düvenin başında çocuklar atlara binmek için heves eder, kimi zaman yorgunluktan yere serilenlerin gülüşmeleri yankılanırdı. Ancak, her şeyin bir sonu olduğu gibi, harman zamanı da bitecekti.
Sonunda, samanlar rüzgârda savrulur, buğdaylar çuvallara doldurulurdu. Günlerce süren çile yerini huzura bırakırdı. Artık köylüler, yılın geri kalanında ekmeklerinin buğdayını, yemlerinin samanını hazırlamış olmanın rahatlığıyla evlerine dönerdi.
Zaman geçti, tarım makineleri geldi. Ne öküzlerle düven sürülmeye, ne geceleri harman başında sabahlamaya gerek kaldı. Fakat o eski günleri bilenler, yıldızların altında geçen harman nöbetlerini, saman kokusuna karışan ekmek buğusunu ve büyüklerin anlattığı masalları hep özlemle hatırlardı.