SAYIN BASIN MENSUPLARI,KIYMETLI VELİLER VE KATILIMCILAR
OKULLARDA TEMİZLİK SORUNUNUN TEK ÇÖZÜMÜ ACİLEN YETERLİ VE KADROLU ATAMA
Okullarımızda temizlik sorunu içinden çıkılamaz bir kısır döngüye dönüştü. Biz veliler okullara temizliğe çağrılıyoruz. Okullarda temizlik görevlisi istihdamı için bizden paralar isteniyor. Okullarımızda hastalıklar yaygınlaşıyor. Okullarımızdaki temizlik sorunu hem öğrenciler, hem öğretmenler hem de tüm toplum için sağlık riski haline, halk sağlığı sorununa dönüşmeye başladı.
Velilerin, öğretmenlerin okulları temizlediği, çöp yığını haline gelmiş okul görüntülerinin ortaya çıkmasıyla geçtiğimiz hafta okullardaki temizlik görevlisi ihtiyacının ancak yüzde 25’inin karşılanabildiği 30 bin temizlik görevlisinin daha alınacağı bakanlık tarafından açıklandı. Kamu okulu sayısı 60 bin 734. Bu yetersiz sayı ile sorunun çözümü mümkün değil.
İşgücü uyum programı ile günde 566 TL’ye haftanın 3 günü güvencesiz, asgari ücretin yarısının da altında çalışmanın olağanlaştırılmaya çalışıldığı bir program ile bu sorunun çözülmeyeceği çok açık.
Şu anda okullarda temizlik görevlileri açıklanan son otuz bin görevlendirme ile beş farklı istihdam şekliyle çalıştırılacak.
Okullarda temizlik alanında az sayıda kalan kadrolu çalışanlar dışında dört farklı istihdam yaşama geçiriliyor. Birincisi İşgücü Uyum Programı adıyla günden 566 TL’ye, haftanın üç günü asgari ücretin yarısının dahi altında çalıştırılma koşulları. İkincisi geçici işçi statüsünde çalıştırılma, üçüncüsü alınacağı açıklanan 30 bin temizlik görevlisinin Toplum Yararına Program kapsamında asgari ücret karşılığında çalıştırılması, dördüncüsü PİCTES (Türk Eğitim Sisteminde Çocuklar için Kapsayıcı Eğitimin Desteklenmesi Projesi) kapsamında göçmen çocukların olduğu okullarda çalıştırılan temizlik görevlileri. Kamuda esnek, güvencesiz, düşük ücrette çalıştırma temel istihdam biçimi haline getiriliyor.
Özel okullarla kamu okulları arasında her geçen yıl daha da artan eşitsizlik şimdi de temizlik konusunda yaşanıyor. Salgında, depremde olduğu gibi yoksulluğun, eşitsizliğin her geçen gün arttığı bir dönemde öğrenciler, veliler, öğretmenler, eğitim emekçileri temizlik sorununda da bu sorunla baş başa bırakıldı.
Her yıl olduğu gibi Bakan bu yıl da okullarda para toplanmadığını açıkladı. Her veli, her öğretmen, ülkemizdeki herkes bu açıklamanın gerçek dışı olduğunu biliyor. Yıllardır eğitime yeterli bütçe ayrılmamasının sonucu olarak bağış adı altında paralar toplanıyor. OECD raporunda dahi Anayasal hak olmasına rağmen Türkiye’de parasız, kamusal eğitim olmadığı belirtiliyor, kamu okulları için yarı-özel ifadesi kullanılıyor. Kamu okulları da ticarileştirilmiş, paralı hale getirilmiş durumdadır. Temizlik emekçilerinin istihdamı da çok sayıda okulda velilerden toplanan paralarla çözülmeye çalışılıyor. Yoksul mahallelerdeki okullar da her alanda yaşadıkları eşitsizliği şimdi de temizlik, sağlık konusunda yaşıyor. Anayasa’da net olarak tanımlanan sosyal devlet ilkesinden, sosyal devletin sorumluluklarından “tasarruf” gerekçeleri ile tek tek vazgeçiliyor. Her yeni güne eğitimde yeni bir “tasarruf tedbiri” ile başlıyoruz.
Tasarruf adıyla açıkladığınız tüm gerekçeleri reddediyoruz. Çocuklarımızın yaşamı, sağlığı, kamusal, laik eğitim hakkı, temiz bir okul ortamında eğitim görme hakkı tasarruf gerekçesi olamaz. Çözüm adına sunulan tüm “seçenekler”; seçeneksizliktir, kalıcı ve sürekli değildir. Tek çözüm yeterli sayıda ve kadrolu hizmetli atamasının yapılmasıdır. Güvencesiz, düşük ücrette çalışma biçimlerine son verilmelidir. MEB acilen tüm okullara yeterli sayıda kadrolu temizlik görevlisi ataması yapmalıdır.Biz veliler Derin yoksullukla mücadele eder hale geldik.
ÜCRETSİZ OKUL YEMEĞİ HEHEMN ŞİMDİ!
Her geçen gün artan yoksulluk en çok çocuklarımızı etkiliyor. Okul yemeği için bütçe ayırmayan ve tasarruf gerekçesiyle bu taleplere “hayır” diyenler, genel seçimlerden bu yana üçüncü kez özel meslek lisesi sahiplerine yüzde yüze varan oranda ve deprem bölgesindeki özel okul sahiplerine teşvik açıkladı.
Yoksulluk, afetler, salgınlar en çok kadınları ve çocukları etkiliyor. İklim değişikliğine bağlı felaketler, afetler, yoksulluk nedeniyle en çok etkilenenlerin yüzde 80’ini çocuklar ve kadınlar oluşturuyor. Afetler, salgınlar ve yoksulluğun artışı, toplumda var olan eşitsizlikleri daha da keskinleştiriyor. Bu durum; çocuk işçiliği, erken ve zorla evlilik, cinsel ve fiziksel şiddet, sömürü ve istismar, tarikat gibi köktenci yapılara mecbur bırakılma ve öğrenim süreçlerinden kopma gibi riskleri artırıyor.
Salgın, deprem, yoksulluk… Ülkemizde çocuklarımız bunların hepsini yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Bu nedenle Tarihin en büyük okul terkleri yaşanıyor. Yetmiyor, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) çocukların okul dışına çıkarılmasını teşvik için ayrıca bir yönetmelik yayınlıyor. Almanya’dan Fransa’ya, Kamboçya’dan Çad’a kadar 98 ülkede 418 milyon çocuk dünyanın birçok ülkesinde ücretsiz okul yemeğine ulaşabiliyorken, Türkiye’de iktidar,bakanlık bu konuda adım atmıyor.
Hatta deprem bölgesinde okul öncesi ile sınırlı bırakılan okul yemeği de 2024-2025 eğitim-öğretim yılı başladığı günden itibaren uygulanmıyor. Taşımalı eğitimde uzun yıllardır devam eden ücretsiz okul yemeği hakkı ikili eğitim gören çocuklar için de tasarruf gerekçesiyle kaldırıldı.
Soru çok net: Kamboçya’da olan ücretsiz okul yemeği hakkı, ülkemizde neden yok? Cevap da soru kadar net ve açık: siyasi iktidar çocuk yoksulluğunu fırsata dönüştürüyor. Ne kadar okul terki, sermaye için o kadar ucuz işgücü. O kadar MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi), o kadar çocuk yaşta evlilik, o kadar tarikatlara mecbur bırakılmış yüz binlerce çocuk.
Okul terkleri yalnızca örgün eğitimden çıkış verileriyle sınırlı değil, devamsızlık artışı da ciddi bir sorun. Örneğin, 2019 verilerine göre genel ortaöğretimde %25,1 olan devamsızlık oranı, mesleki ve teknik ortaöğretimde %40,7’ye kadar çıkıyordu. 2020’den bugüne MEB devamsızlık verilerini açıklamıyor. 8 Eylül 2023’de yapılan değişiklikle, devamsızlığı olan öğrencilerin kayıtlarının artık açıköğretim kurumlarına ek olarak MESEM’lere alınabileceği düzenlendi.
Siyasi iktidar, çocukları okuldan ve kamusal eğitimden koparacak her adımı kesintisiz sürdürüyor. Çocuğa, eğitime, okula düşman; sermayeye ise her dönem olduğu gibi sadık bir dost.
Okul yemeği, çocukların sağlıklı ve güvenli gıdaya erişimini, akademik başarısını, okula hazırlığını artırmanın yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek, özel eğitime ihtiyaç duyan ve dezavantajlı tüm çocukların eğitime erişimini sağlamak gibi birçok önemli işlevi yerine getirir. Aynı zamanda, çocukların okuldan kopmaması için en temel kamusal önlemlerden biridir.
Öğrenci Veli Derneği olarak çocuklarımızın ücretsiz okul yemeği hakkından asla vazgeçmeyeceğiz. MEB tüm çocuklarımızın ücretsiz okul yemeği hakkından,kamusal eğitim hakkından sorumludur. Tüm çocuklar için ücretsiz okul yemeği hakkını kazanana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.
Çocuklarımızın eğitim hakkı,yaşamı,sağlığı,okullara ulaşımı tasarruf gerekçesi olamaz.
ÇOCUKLARIMIZIN TAŞIMALI EĞİTİM HAKKINI GERİ ALACAĞIZ!
Türkiye’de 25 yıl önce, 1989-1990 eğitim öğretim yılında sadece iki ilde taşımalı eğitim vardı. Çağ atladık dediler, son 22 yılda art arda köy okullarını kapattılar. Eğitimin temel ilkelerinden olan eğitime erişim ilkesi ortadan kaldırıldı, taşımalı eğitim ülkemizin her yerinde bütün illerde uygulanır hale geldi.
Ekonomik kriz, yoksulluk arttıkça kamuda, özellikle eğitim alanında durmaksızın tasarruf tedbiri kararları açıklanıyor.
Tasarruf diyerek açıkladıkları kararlardan biri de tasarruf tedbirleri genelgesi ve 1 Ağustos yönetmelik değişikliği ile taşımalı eğitime getirilen sınırlama oldu.
Taşımalı eğitim; taşıma yoluyla ilkokul, ortaokul, lise, özel eğitim gereksinimi olan öğrenciler ve onlara refakat edecek velileri, yaygın eğitim kursiyerlerini kapsıyor. Genelge ve yönetmelik değişikliği ile aslında okul, eğitim hakkı da ortadan kaldırılıyor. İlkokuldan itibaren bir çocuğun okula erişim hakkı elinden alınıyor.
Eğitim-öğretimin başlamasıyla taşımalı eğitim okullarında sıralar boş, veliler ulaşımın pahalılığı nedeniyle servis ücretlerini karşılayamıyor, okul terkleri artıyor. Tüm çocuklara taşımalı eğitim hakkı sağlanmaz, bu yönetmelik değişikliği geri çekilmezse eğitim hakkından ilk “vazgeçilen” kız çocukları, özel eğitim gereksinimli çocuklar okuldan kopacak.
Şimdi köy çocuklarına tek adres olarak yurtları, pansiyonları gösteriyorlar. Aladağ’da ,Karaman’da,Dikili’de tarikat yurtlarında yaşananlar hala hafızalarımzda.Bir çok yerde kamu yurdu yok, çocuklar yine tarikat yurtlarına mecbur bırakılacak. Ayrıca ÇEDES projesinde olduğu gibi pedagojik formashonu olmayan,eğitimci niteliği taşımayan manevi danışman adı altında ilahiyat, imam hatip mezunları yurtlarda istihdam ediliyor . Yurtlar da çocuklar için adeta bir kuşatma aracı haline getiriliyor.
Açıklanan kararlar ile okullara ulaşım sorunu çocuklar için güvenlik sorununa da dönüşmüş durumda. Bazen bir traktör kasasında ya da yürüyerek, otostop çekerek –deprem bölgesinde aylardır yaşandığı gibi- çocuklar okullara ulaşmaya çalışıyor. Çocuklar çok sayıda riskle baş başa bırakılıyor.
Son yönetmelikle 2 ila 30 km denilerek taşımalı eğitimin sınırlandırılması ile atılan adım ile önümüzdeki dönemde tamamen taşımalı eğitimin kaldırılması amaçlanıyor. Taşımalı eğitimin az sayıda devam ettiği yerlerde ise belirlenen ücretin düşüklüğü ve son gelen zamlarla ulaşımın en pahalı kalemlerden olması nedeniyle kimse servis ihalelerine girmiyor.
Ülkenin her yerinde yüz binlerce çocuğun ilkokuldan itibaren taşımalı eğitimle okula ulaşım hakkı ellerinden alınmış durumdadır.
Bir an önce 1 Ağustos’ta açıklanan taşımalı eğitim yönetmeliğindeki değişiklik geri çekilmelidir. Taşımalı eğitimle okullara ulaşan tüm çocukların okullara ulaşımı ücretsiz karşılanmalıdır. Okula ulaşım her çocuğun en temel kamusal hakkıdır. Milli Eğitim Bakanlığı tüm çocukların kamusal eğitim hakkından, okula erişiminden sorumludur.
ÖĞRENCİ VELİ DERNEĞİ