Bugün, Yugoslavya İç Savaşı’nın (ya da bir diğer adıyla Bosna Savaşı’nın) en karanlık sayfalarından biri olan Srebrenitsa Soykırımı’nın yıldönümü. 11-22 Temmuz 1995 tarihlerinde 8 bin Bosnalı Müslüman erkek, Sırp güçleri tarafından katledildi. Soykırımın en üst düzey sorumluları yakalanıp yargılansa da, acılar hâlâ taze.
Soykırım, sivil halkın Birleşmiş Milletler (BM) güvence bölgesi olarak kabul edilen Srebrenitsa’da güvenlik ve koruma taleplerinin karşılanamaması sonucunda meydana geldi. Felakette Hollandalı barış gücü birlikleri başrolü oynadı. Srebrenitsa’daki BM üssü, güvenlik ve koruma sağlama görevini yerine getirmekte yetersiz kaldı ve soykırıma zemin hazırladı.
Birleşik Milletler genel kurulu,11temmuz’u ”Srebrenitsa soykırımı’nı Anma günü ilan etti.
Soykırım, insanlık dışı eylemlere sahne oldu. Srebrenitsa’ya sığınan binlerce Bosnalı Müslüman erkek, toplama kamplarına götürüldü ve orada toplu olarak infaz edildi. Bu kişiler açlık, susuzluk ve fiziksel istismarla karşı karşıya kaldı. “Ölüm yürüyüşleri” adı verilen olaylar sırasında, aileler parçalandı. Kamplarda tutulanlar için toplu mezarların kazıldığı ve ardından kurşuna dizildiği bir süreç yaşandı.
Srebrenitsa soykırımının birçok tanığı hayatta kaldı ve yaşadıklarını paylaştı. Hayatta kalanların ifadeleri, insanların sevdiklerini kaybetme korkusuyla kaçarken ailelerin parçalandığını ve trajedinin herkesi derinden etkilediğini göstermekte. Bu tanıklıklar, soykırımın dehşet verici boyutunu ortaya koyuyor.
Soykırımın sorumluları: Radovan Karadziç
Radovan Karadžić, savaş sırasında Bosna-Hersek’te yaşananlarla ilgili müebbet hapse çarptırılan Sırp siyasi liderlerden.
Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki (UCM) yargılama sürecinde, Karadžić’in duruşmalarında tanıklık eden üç şahidin ifadelerinden kesitler:
“Srebrenitsa’da yaşanan dehşet verici olayları gözlerimle gördüm. Bosna-Hersek’in doğusundaki bu kasabada, Sırp güçleri tarafından gerçekleştirilen toplu infazlara tanık oldum. Binlerce erkek ve genç, alıkonulduktan sonra acımasızca öldürüldü. Savaş suçları işlendiği açıktı ve bu korkunç olayları Karadziç’in liderlik ettiği Sırp güçleri gerçekleştirdi.”
“Karadziç’in emriyle gerçekleşen etnik temizlik operasyonlarına tanık oldum. Evimizden zorla çıkarıldık, köyümüzü yakıp yıktılar ve insanları katlettiler. Karadziç’in liderliğindeki Sırp paramiliter birimleri, korku ve dehşet saçarak topraklarımızı ele geçirdi. O sırada etnik kökenimiz nedeniyle sistematik zulüm ve şiddete maruz kaldık.”
“Bosna-Hersek’teki savaş sırasında, Karadziç’in liderliğindeki Sırp güçlerinin işlediği vahşet dolu olaylara şahit oldum. Köyümüzde, masum sivil halka karşı işlenen cinaye ve tecavüzler gerçekleşti. Karadziç’in propagandası ve nefret söylemleri, Sırp milliyetçilerinin gözünde bizi düşmanlaştırdı ve bizi hedef haline getirdi. Bu olaylar, Karadziç’in suç işleme konusundaki istekliliğini açıkça göstermektedir.”
Radovan Karadziç, 2016’da UCM tarafından “savaş suçları”, “insanlığa karşı suçlar” ve “soykırım” nedeniyle suçlu bulundu. Mahkeme, Karadziç’in Srebrenitsa’daki soykırımda aktif bir şekilde yer aldığını ve etkili bir şekilde suç işlediğini tespit etti. Karadziç, müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Karadziç, UCM tarafından 1995’te kendisi aleyhine suçlamaların yöneltilmesinin ardından uzun bir süre firari kaldı. Kaçışı 2008 yılında sona erdi. Uzun süre saklandıktan sonra, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da bir banliyö semti olan Novi Beograd’da yakalandı.
Karadziç, sahte bir sakal ve peruk takarak kimliğini değiştirmişti. Operasyon, Sırbistan güvenlik güçleri ve Sırbistan İstihbarat Ajansı (BIA) tarafından yapıldı. İstihbarat çalışmaları ve güvenlik birimlerinin yoğun çabaları sonucunda Karadziç’in saklandığı yer tespit edildi ve operasyon düzenlendi.
Karadziç direnmedi ve teslim oldu.
Soykırımın sorumluları: Ratko Mladiç
Ratko Mladiç soykırımın bir diğer önemli ismi. Tam 15 yıl boyunca kaçak yaşadı. Mladiç, “İnsanlık suçları”, “savaş suçları” ve “soykırım” dahil olmak üzere birçok nedenle suçlandı. Kaçışı 26 Mayıs 2011’de sona erdi. Sırbistan’ın başkenti Belgrad yakınlarındaki Lazarevo isimli bir köyde gizleniyordu. Gizlendiği yer Sırp güvenlik güçleri tarafından tespit edildi. O da Sırp güvenlik güçlerine olaysız teslim oldu ve yargılanmak üzere UCM’ye teslim edildi.
2017’de Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından “savaş suçları”, “insanlığa karşı suçlar” ve “soykırım” suçlamalarıyla mahkum edildi. Mahkeme, Mladiç’in “Srebrenica’da yaşanan soykırımın en önemli unsuru” olduğunu belirtti. İşte, bazı tanıkların Mladiç ile ilgili ifadeleri:
“Srebrenitsa’daki soykırımı planlayan ve yöneten kişi Mladiç’dir. Kendisi bu harekâtı bizzat denetledi. İşkence, tecavüz ve toplu infazlar gibi korkunç suçlara göz yumdular. Srebrenitsa’da yaşananlar insanlık dışıydı ve Mladiç bu dehşet verici eylemlerin baş sorumlusudur.”
“Mladiç, Saraybosna’daki kuşatma sırasında terörü yönetti. İnsanlar, açlık ve sürekli bombalamalar altında yaşamaya zorlandı. Okullar, hastaneler ve sivil yerleşim alanları Sırp topçularının hedefi haline geldi. Mladiç, sivil halkı kasıtlı şekilde hedef alarak onlara acımasızca saldırdı.”
“Bosna Savaşı sırasında, Mladiç’in liderliğindeki Sırp güçleri tarafından işlenen etnik temizlik suçlarına tanık oldum. Köyümüzde yaşayan sivil halk, sistematik olarak hedef alındı ve evlerinden zorla çıkarıldı. Toplama kamplarında işkence ve tecavüz olayları gerçekleştirildi. Mladiç, bu suçları gerçekleştirmek için sistemli bir şekilde talimatlar verdi.”
Yugoslavya İç Savaşı, 1992-1995’te ülkenin dağılma sürecinde yaşanan karmaşık ve şiddet dolu bir çatışma dönemidir. Bu iç savaş, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, komünist rejimlerin çökmesi ve ulusal bağımsızlık taleplerinin yükselmesiyle tetiklenen etnik, dini ve politik gerilimlerin bir sonucudur.
İç savaş, Yugoslavya Federal Sosyalist Cumhuriyeti’nin 6 federal birimi arasındaki gerilimlerin artmasıyla başladı. Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ, Slovenya ve Makedonya gibi federal birimler, kendi bağımsızlıklarını ilan etmek veya daha fazla özerklik talep etmek için mücadele ettiler. Bu süreçte, etnik ve dini kimliklerin vurgulanması ve milliyetçilik hareketlerinin güçlenmesi, çatışmaların temel sebepleri arasında yer aldı.
Savaşın fitili, 1991’de bağımsızlık ilanlarıyla başladı. Hırvatistan ve Slovenya, Yugoslavya’dan ayrılmak ve bağımsız devletler olarak “var olmak” istediklerini duyurdu. Ancak bu bağımsızlık ilanları, Sırbistan’ın lideri Slobodan Milošević tarafından kabul edilmedi ve bu durum çatışmalara yol açtı. Savaş, Hırvatistan ve Sırbistan arasında yoğun çatışmalara sahne oldu ve Bosna-Hersek’in bağımsızlık ilanıyla daha da karmaşık bir hal aldı.
Yugoslavya İç Savaşı 1992-1995 arasında sürse de Kosova’nın da dahil olmasıyla aslında 10 yılı aşkın bir döneme yayıldı. Bu süre zarfında, çatışmalarda tahminen 100 bin ila 140 bin kişi hayatını kaybetti ve 1 milyondan fazla kişi yerinden edildi. Savaşın sona ermesi, uluslararası müdahalenin bir sonucu olarak gerçekleşti. NATO’nun hava saldırıları ve müzakereler sonucunda, 1995’te Dayton Anlaşması imzalandı. Bu anlaşma, Bosna-Hersek’in federal bir yapıya kavuşmasını ve Sırp Cumhuriyeti ile Hırvat ve Boşnak Federasyonu arasında bölünmüş bir yönetim sistemi oluşturulmasını sağladı. Kosova’da ise çatışmalar 1999’daki NATO müdahalesiyle Sırp güçlerinin geri çekilmesi ve uluslararası barış gücünün yerleşmesiyle sona erdi.
Yugoslavya İç Savaşı, bölgede büyük acı, yıkım ve insan kaybına neden oldu. Savaş boyunca çeşitli savaş suçları ve etnik temizlik vakaları yaşandı. Savaşın sonucunda Yugoslavya dağıldı ve bağımsız devletler ortaya çıktı. Bu süreç, Balkanlar’ın siyasi, ekonomik ve toplumsal yapısını derinden etkiledi ve bölgedeki uluslararası ilişkiler üzerinde uzun süreli etkiler yarattı.
Bu metnin hazırlanmasında ChatGPT’den de faydalanılmıştır.