Hazırlayan: Tahsin TUNA
YAZAN : Eyüp ERİŞ
Seslendiren: Nevin Beliktay
Editör: Hasan POLAT
Bergama’nın tahtacı-türkmen köylerinde çokça anlatılan bir öyküdür Sarı Kız. Çanakkale yakınlarındaki Kaz dağının doruğuna Sarı Kız dendiğini ve Kaz ayağının türkmenlerde damga olarak kullanıldığını belki duymuşsunuzdur. Ağaçer de denilen bu tahtacı yörükleri arasında alevi inancı doğrultusunda dile getirilen Sarı Kız öyküsü şöyledir:
Hazreti Ali, Kan Kalesini kuşatmış cenk ederken kale sultanının kızı burçlardan Ali’yi görmüş ve aşık olmuş. Bu sırada Hazreti Fatıma çıkagelmiş ve kocası Hazreti Alinin boynuna sarılmış. Bu olayı burçlardan izleyen prenses kıskançlıktan çatlayıp ölmüş. Hz. Fatima, Hz. Ali’ye “iki oğlumuz var, bir de kız isterim ” diye tutturmuş. Hz. Ali de “Git kabeye, kızımızı orada bulursun” demiş. O anda kendisini dünya güzeli bir kız bebekle Kabe içinde bulan Hz. Fatima anamız nur topu gibi yavruyu Hz. Muhammed’e gösterip “Gör bak, İyem Ali ne verdi ” demiş. Hz. Muhammed de “iyi yavrum ama, bu çok güzel kızı görmek için benim üçüncü gözüm yok. Gözüm Hasan ile Hüseyin’dir. Var bunu Ali’ye götür, Tanrıya emanet etsin”demiş. Hz. Fatıma da “Ben istedim, geri almaz” deyince Hz. Muhammed “Öyleyse götür Kâbeye bırak, Tanrı kendisini bilir” diye karşılık vermiş. Hz. Fatima da Kabeye bırakmaya giderken Kabe kapısında yan yatmakta olan Selman-1 Pak a rastlamış. “Ya Selman-ı Farisi burada ne işin var ?’ diye sorunca o da “Sahibim Ali’nin bana emri emanetin. almaya geldim” demiş ve Fatima Tüzzehra’nın kucağındaki çocuğu almış ve kaybolmuş.
Kaf Dağında elmas ve yakuttan bir köşkte kızı büyüten Selman; ara sıra gidip onu yoklarmış. Fakat her gidişinde kızın büyüdüğünü, büyüdükçe serpilip güzelleştiğini görür ve yaşlılığını unutup gönlünle hesaplaşırmış. Sonunda dayanamamış ve tanrıya yalvarıp yakararak, Hz. Ali’nin karşısına çıkmış. Göbeğine düşen kar beyaz sakallı Selman’a Hz. Ali acımış ve onu genç, delikanlı yapmış. Sarı Kız’ı da Kaf Dağından alıp getirmiş Kaz Dağının Sarı Kız tepesine.
Sarı Kız Tepesinde bir dünya sarayı yapmışlar. Bu dünya sarayında Sarı Kız yirmibir gün yaşamış. çünkü bu dağın tapesinde yalnızlık duygusu ağır basmış. Selman’a bir gün “annemi, babamı, dedemi, kardeşlerimi göreceğim geldi. Onları bana göster” diye yalvarmış. Selman da durumu Hz. Ali’ye bildirmiş, Fatma anamız için izin almış. Hz. Fatıma kızını görmüş ama bu görüşme Sarı Kızın sonu olmuş. Sarı Kız ölünce Selman tekrar yaşlı haline dönmüş.
Fatma anamızın Sarı Kızı görmeye geldiği mevsim sonbaharın ilk günleri olduğu için, Türkmenler bu aylarda Kaz Dağına çıkarlar ve şölenler, eğelenceler düzenleyerek Sarı Kızı anarlar. Sarı Kız türküsünü ilahi gibi çığırırlar:
Hey kurbanın olam Zülfikar Ali Sen yarattın yeri, göğü,ezeli Dünya görmemiş böyle güzeli Hey kurbanın olam Zülfikar Ali
Fatima nurundan kabeye düşen Mevla nefesinden süzülüp geçen Sarı Kız elinden doldurup içen Hey kurbanın olam Zülfikar Ali
Eşiğinin yanında yan yatan sultan Sarı Kız divanında kurulan aslan Sırrı, esrarı bilendir Selman Hey kurbanın olam Zülfikar Ali
Malımı, canımı helal aldın mı Irzımı, kanımı helal aldın mı Sarı sultanımı helal aldın mı Hey kurbanın olam Zülfikar Ali